Öğrenmek Hakkında Kısa Bir Deneme / Farkındalık

Resim
Salvador Dali Öğrenmek nedir? Öğrenmek, kelime anlamıyla bilgi edinmek, bellemek, yetenek, beceri kazanmak ve haber almak olarak geçiyor. Bu anlamlarıyla inceleyecek olursak herkesin bir şeyler öğrenmek için yola çıktığını düşünebiliriz, ama gerçekte öyle değil. Çocukluktan itibaren öğrenme yoluna başladığımız söylenebilir, okul ile bu zirveye çıkar ve hayatımızın neredeyse tamamı öğrenmek üzerinde kurgulandığı anlatılır. Öğrenmek, yokluğu farkında olmakla başlar. Dünyayı ilk fark ettiğimiz zamanda bir şeyler öğrenmek isteriz. (En azından bize bu şekilde açıklanıyor.) Gerçekte ise amacımız öğrenmek değil yaşama dürtüsüdür. Etrafımızı anlamak için çaba sarf ederiz. Eksikliğin varlığını bilmeyiz, aksine her şeyin olması gerektiği gibi ilerlediğini zanneder ve etrafımızı keşfetmeye başlarız. Devlet tarafından zorla alıkonulana kadar ilk çocukluk dönemimiz bu şekilde geçer. Şunu eklememe izin verin. Bebeklik döneminden sonra uyum sağlamakta zorluk çekeriz. Otorite burada kendisini gösterir

Haydi, Mezarlık İçin Para Biriktirmeye

Kapitalizm her şeyin değerini para ile ölçer. Ev, araba, giysiler senin değerini yaşarken gösterdikleri gibi satın alınan mezarlık da kapitalizmdeki yerini öldükten sonra göstermeye devam eder. Ucuz, hatta beleş mezarlıklar kimsesizler, yersizler, yurtsuzlar içindir. Sen, kimsesiz olmayan sen! Tüm yaşamını kapitalizme harcayan sen! Mezarın farklı olmalı...

Kapitalizm her tarafımızı sardı ve İslam'ı dahi onun (Kapitalizmin) kriterlerine göre anlamlandırıyoruz.

Önce ölen önce kapar anlayışıyla mezarlıklar satılmıyor. Mezarlığın yerine göre kıymeti değişiyor. Şehirden uzak, yol gitmez, kervan geçmez bir yer ile şehrin merkezindeki mezarlık aynı değere sahip olamaz. Eğer bir şeye talep varsa değeri artar; eğer bir şeyin değeri ortaya çıkacak olay vukuunda anlaşılıyorsa kıymeti artar.

Sen, ölmüş olan sen ise mezarlığını satın almak zorundasın; çünkü herkese lazım. Böylesine gözde bir iş kolunu kapitalizm göz ardı edemez ve ölüler için ayrılan yerleri yüksek, hatta en yüksek fiyattan satmak ister.

Parası olmayan kişi değersiz biridir. (Elbette değersiz derken kapitalizm her bireyin değerini bilir ve onun ölüsünden bile faydalanır.) Aslında bizler hiçbir şekilde değersiz değiliz. Sadece kapitalizmin gözünde ne kadarlık bir yere sahipsin? Ne kadarlık bir değerin var? Kapitalizm seni hangi sınıfa dahil edeceğini bilmek ister. Bunu bilmek kapitalizme senden ne kadarlık bir fayda sağlayacağını bilmesini sağlar. Sana yatırım yapacaksa ona göre yapar; karşılığını almayacağı bir şeye(!) yatırım yapmak istemez.

Toplum, kapitalizmin bu öğretilerine göre hareket eder. Para kazandıkça gecekondulardan binalara, kazanmaya devam ettikçe binalardan sitelere, daha da kazandıkça villalara, saraylara doğru evrimleşiriz. Ölünce, ölümüz kazancımıza göre olması gereken yerde olur. Çünkü "Kapitalizm" böyle istiyor.

Sen, paran olan sen, mezarını izbe bir yere değil manzarası güzel, mekanı ferah, ulaşımı kolay nezih bir yerden almalısın; çünkü sen üst sınıflara kadar geldin ve bedenin son kez kapitalizme hizmet etmeli.

Eskiler bir kefen parası biriktirirlerdi. Sadece kefen. Şimdi kefenin yanına mezarlık da eklendi. Bir kefen herkes için aynı para diyeceğim ama kapitalizm kefenin bile cinslerini çıkarttı. Yanmayan kefen bunların en popüleri... Fakat kefen toprağın altında kalıyor ve kimseler görmüyor, ama mezar farklı. Senin şanın öldükten sonra da görülmeli.

Sen, yaşarken en güzel imkanlara sahip olan sen! Ölürken de bunu hak ediyorsun! Senin kefen parası biriktirenlerden farkın olmalı. Yaşarken her gün farklılığını göstermedin mi? Ölürken neden göstermeyesin ki? Daha ne duruyoruz?

Haydi! Mezarımız için kazanmaya...

Yorumlar

  1. Kapitalist şehirlerin gökdelenleri yaşayanlar için, mezarlıkları da ölenler için bu asırda tenasuh etmiş modern piramitler...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Özgürleşmek İçin Haydi Kalk

Öğrenmek Hakkında Kısa Bir Deneme / Farkındalık

Kurtlar Vadisi Üzerine Dipnot