Dünyaya Neden Geldik?

Resim
Kendimi akıntıya karşı yüzüyormuş gibi hissediyorum. Çığın geldiği yöne doğru yürüyorum. Dağın en dik yerinden çıkmaya çalışıyor ve rüzgârı arkama almam gerekirken tam tersi, karşıma alıyorum. Aslında bu şekilde olmaması gerekiyordu. Kesinlikle… Ama böyle; hayat acımasız, sahibi tarafından eşeğe yüklenen ağır bir yük gibi sırtımda. Tüm bu yaşamım tam bir yanılsama mı? Ben o şeylerin altında ezilmiş ve beynim bir illüzyon içerisinde olduğumu fark etmiyor mu? Hayal değil, hayır hayır! Tek tek hücrelerimde her şeyi hissediyorum; tüm acısıyla, tadsızlığıyla her şeyi… her şeyi… Siyah beyaz bu dünyada bir tek ben yokum. Yokumdur değil mi? Benim gibi, varsaydıklarımı, gördüklerimi, yaşadıklarımı, yaşattıklarını, sıkıntısıyla, eziyetiyle, anlamsızlığıyla yaşayan bir tek ben değilimdir. Evet, herkes mutlu olmayabilir, çoğu zaman üzüntüyle, komşu dahi olsalar onlardan hiçbirinin benim duyumsadığım o şeylerle birlikte var olduklarını zannetmiyorum. Asla. Anlamadığım onların başarabildiği şeyi ben...

Öğrenmek Hakkında Kısa Bir Deneme / Farkındalık

Salvador Dali


Öğrenmek nedir? Öğrenmek, kelime anlamıyla bilgi edinmek, bellemek, yetenek, beceri kazanmak ve haber almak olarak geçiyor. Bu anlamlarıyla inceleyecek olursak herkesin bir şeyler öğrenmek için yola çıktığını düşünebiliriz, ama gerçekte öyle değil. Çocukluktan itibaren öğrenme yoluna başladığımız söylenebilir, okul ile bu zirveye çıkar ve hayatımızın neredeyse tamamı öğrenmek üzerinde kurgulandığı anlatılır.

Öğrenmek, yokluğu farkında olmakla başlar. Dünyayı ilk fark ettiğimiz zamanda bir şeyler öğrenmek isteriz. (En azından bize bu şekilde açıklanıyor.) Gerçekte ise amacımız öğrenmek değil yaşama dürtüsüdür. Etrafımızı anlamak için çaba sarf ederiz. Eksikliğin varlığını bilmeyiz, aksine her şeyin olması gerektiği gibi ilerlediğini zanneder ve etrafımızı keşfetmeye başlarız. Devlet tarafından zorla alıkonulana kadar ilk çocukluk dönemimiz bu şekilde geçer. Şunu eklememe izin verin. Bebeklik döneminden sonra uyum sağlamakta zorluk çekeriz. Otorite burada kendisini gösterir. Altı yaş, bazı ülkelerde beş yaşına gelindiğinde çocuklar (belli bir şekle sokulmak için) eğitime tabi tutulur.

Öğrencilik hayatı, okulda bizlere dayatma ile verilen bilgiler yumağından oluşur. Hedef, çocuklarımıza bilgi ve beceri kazandırıp toplumu dizayn etmektir. Bu kurumlar, iktidarın gelecek planları doğrultusunda, genelde toplumu düzenlemek, özelde ise bireyi hizaya sokmak için faaliyet yaparlar.

Suçu hükümete ve kurumlarına attığımı düşünmeyin. Onlar sadece bizim isteklerimiz doğrultusunda hareket ediyorlar. Başta söylediğim gibi bizler bir şeyler öğrenmek istemeyiz. Ortama ayak uydurup hayatımızı yaşarız, vaktimiz gelince de toprağa gömülürüz.

Bu zaman akışı içinde bizler neden bir şeyler öğrenmek istemeyiz? Yaşamımız boyunca bize gitmemiz gereken yönler gösterildi. Trafik kuralları gibi yapmamız gereken tavırlar, almamız gereken tutumlar anlatıldı. Toplumun içinde birey değil, küçük bir parça olduk. Bu bile bizlere paradoks içinde yaşadığımızı anlamamız için yeterli olmalıydı, ama olmuyor. Çünkü bizler nakış gibi kodlandık ve toplum içine bırakıldık.

Öğrenmek demiştim. Öğrenmek bir merakla başlar ve devamı iplik söküğü gibi gelir. Gerçekte ise bu şekilde olmuyor. Okullar bizlere uyum içinde nasıl yaşanılacağını göstermek için var. Aynı zamanda devletin işleyişinde görev almak için beceri verirler ki kendisini dışlanmış hissetmesin. Bu bizim kolayımız, isteğimiz.

Bir şeyler öğrenmek zordur. Bunu en iyi öğrenciler bilirler, ve çalışmak için beceri edinmeye çalışan yetişkinler. Öğrenmekten kaçınmak için hayatımızı basite indirgeriz. Basit bir iş, basit bir arkadaş, basit bir eş ve belki kolay bir çocuk olmasıyla yetiniriz. Bunun farkında olan otoriter ise bize Matrix’tekine benzer bir dünya şekillendirir ve her birimize (istediğimiz gibi) basit işler, basit arzular, basit olabilecek her şeyi verirler.

Her yerde olduğu gibi uyumsuzlar da çıkacak. Öğrenmek isteyen bazı kişiler sorgulamak, doğruyu, güzeli aramak isteyenler olacak. Uyumsuz tipler elbette görülecek. Fakat ben uyumsuzlarla ilgilenmiyorum. Benim merak ettiğim neden öğrenmek için emek harcamadığımız?

Öğrenmek bir şeyi bulmayı getirir. Öğrenmek merakla başlamaz, bir şeylerin eksik olduğunu anlamakla başlar. Bizler eksik hayatımızın farkında değiliz ki neyi öğrenebiliriz ya da bize ne öğretilebilir?

Yorumlar

  1. "eğitişim" ve "öğretişim" kavramlarındaki karşılıklılık çok anlamlıdır. ebeveynlerin çocuklarına, öğretmenlerin öğrencilere bir şeyler öğretmeye ve dikte etmeye çalıştığı bir dünyada birlikte öğrenme şevki taşımak çok az insanın başarabildiği ya da başarmayı önemsediği bir şey.. Bildiğimizi zannettiklerimizi yeniden öğrenmemiz gerektiğini bi kabullensek, hakikatler dünyasının eşsiz derinlikleri bize kapılarını açacak ve o engin dünyaya bizi davet edecektir.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Haydi, Mezarlık İçin Para Biriktirmeye

Özgürleşmek İçin Haydi Kalk