İyi İnsan Olmak Üzerine Bir Deneme

Resim
The false mirror (1928), Rene Magritte Kendi karanlığımıza bakma cesareti üzerine Bu sabah arkadaşla telefonla muhabbet ediyoruz. Hırsızlık, yolsuzluk, emek, sömürü üzerinde hoş bir sohbet yapıyorduk. Sonuç olarak para sahiplerinin çalmaya odaklı yaşadıklarını söyledik. Fakat, kendisine “dikkat et!” dedim. “Paramız olmadığı için bu zenginlerin hırsızlıklarını/yolsuzluklarını kolayca eleştirebiliyoruz, ama biz para sahibi olduğumuz zaman benzer şeyleri yapmayacağımız ne malum?” dedim. Daha yeni duyduğum bir olay, muhafazakar bir insanın, çalıştığı şirket tarafından hem kendisinin hem de eşinin özel sigortası var. Bu kişinin ablası rahatsızlanıyor ve hakkı olmadığı halde ablasını, eşinin kimliği ile özel hastanede özel sigorta üzerinden tedavi ettiriyor. Peki, burada hak nerede? Gördüğümüz zengin insanların yapmış oldukları üçkağıtçılık olaylarını çok rahat konuşabiliyorken kendimizin yapmış olduğu dalavereliği görmezden geliyoruz. Yolsuzluk yapanların yerinde biz olsaydık, muhtemelen “i...

Gençlik Boşa Geçen Ömür

“Gençlik gençken harcandı.” George Bernard Shaw

Şu gençleri anlamıyorum. Tam karşımda. Trende oturduğum koltuğun tam karşısında genç bir adam var. Tayt gibi pantolon giymiş; rengi siyah ve ayak bileğinden beş parmak yukarda bitiyor. Daracık ve sıkan o şeyin içinde nasıl da rahat ediyor. Kendisine sorsan özgürlük, farkındalık falan filan der.

Benim ise gördüğüm özgüven yoksunu genç. Tüm mesele ne? Bir kız tavlamaktan öte bir şey olmalı; farklı olmak isteği ve dahi kendini gösterme aşkı. Evet gösterme... Bu bir ifade şekli olamaz. Bu baskı altına alınmış bir gençliğin kendini dışavurumudur. Yanlış yaptıklarını bilmeden hayatlarını tamamlayacaklar. Kusurlu olduklarını görmeden yaşamları noktalanacak.

Yazık, çok yazık diyerek onlar adına üzülüyorum; çünkü bu dediklerimi dahi anlamayacak kadar kendilerini kaptırmış bir gençlik var. Tüm gençlik böyle demiyorum. Ama ekseriyet kendilerini kaybetmiş şekilde ebeveynlerinden farklı olmak adıyla şekil değiştiriyor. Kadınsı demiyorum ama ailelerine inat farklı giyim kuşamla onlar gibi olmadıklarını gösteriyorlar. Baskıdan kurtulmak için böyle bir yol izliyorlar.

Genç olduğumuz zaman bizim yaptığımız gibi, önce şeklimizi değiştirerek anne babamıza "ben de varım" diyerek, onlardan farklı olduğumuzu anlatmadık mı? Şimdi bizim çocuklarımız yapıyor. Nasıl ki geçmişte biz yaparken yaşadığımız kuşak çatışmasını bugünlerde gençlerimizle biz yaşıyoruz.

Hayır. Gençlik düzelmez. Biz düzeldik mi gençlerimiz düzelsin? Başkaların kusurunu görmeden önce kendi kusurumuzu görmeden hiçbir şey düzelmez. Başkalarını eleştirmeden önce kendimizi eleştirmeden hiçbir şey iyileşmez. Farklılıkları, değişimi hissetmeden hiçbir şey dengede durmaz. Hep bir çatışma, hep bir kavga halinde oluruz ve hiçbir zaman huzuru, mutluluğu bulamayız. Ne gençlik döneminde, ne yaşlanırken ne de ölüm döşeğindeyken bulacağız. Biz anlamak değil, gençlerin de bizim gibi olmasını istiyoruz. Bizim gibi giyinmesini, bizim gibi konuşmasını, hatta bizim gibi üzülmesini. Neden? Neden gençlerimizi kopyamız olmasını isteriz? Neden? Neden?

Kibrimiz bizi buraya kadar getirdi. Bunu ne gençliğimizde ne de yaşlılığımızda fark etmedik. Ama her geçen gün büyüttük. Şimdi karşımda oturan o gençe bakmış alay edip, hayıflanıyorum. Aslında kendimle alay ediyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğrenmek Hakkında Kısa Bir Deneme / Farkındalık

Haydi, Mezarlık İçin Para Biriktirmeye

İyi Insan da Kötü Olabilir