İyi İnsan Olmak Üzerine Bir Deneme
.jpg)
Sosyal medyada dolaşırken üstadın yorumuna rast geldim. Zengin bir iş adamı radyo programında "50 milyon doları, evi ve arabası olan rahat bir şekilde yaşar..." demiş. Ve üstat bu sözleri görgüsüzlük ve kibir olarak eleştirdi. Haklı, bu sözler ancak kişinin görgüsüzlüğüyle açıklanabilir. Fakat bu durum sadece görgüsüz zenginlere mi ait? Gencinden yaşlısına, zengininden fakirine, zekisinden aptalına, kibir olarak görünen bu konuşma üzerine yapılan yorumu açmam gerekiyor.
Olayın derinine inecek olursak, herkesin nasıl bir görgüsüzlük içinde ve büyük bir kibirle yaşadığını görürüz. Diğerlerin, halkın çoğunluğundan uzakta yaşayan zengin iş adamlarından hiçbir farkı yok; aksine paranın verdiği özgüvenle konuşmaya cüret edebilmesi dışında aynı kibri tüm insanlık kendi içinde taşır.
Kime soracak olursak olalım (parasal olarak) herkesin iyi bir yaşam için olmazsa olmazları vardır. Küçükte olsa sığınabileceği evi, bir yerden bir yere gitmek için araba listenin ana maddelerini oluşturur. Bizim dilimize yerleşmiş çok güzel bir söz vardır: At, avrat, silah. Bugün hak ettiği değeri görmeyen silah o dönemin şartlarında vazgeçilmez bir edevattı; terkedilen çadırların yerini ise şimdi evler aldı. Geçmişten gelen bu söz günümüzde: Araba, avrat, ev olarak güncellendi.
Tüm bu şeylere duyulan eğilimin nedenlerini geçmişimizde aramalıyız; fakat kapitalizmin de etkisiyle arzularımız hoyratlığa varan hırsımızın vazgeçilmezi oldu. Elzem derken, soyut duyguların manasının tamamen değiştiğini kastediyorum. Cisme duygu katabilmenin şartı olarak hedefine ulaşana kadar arkaya bakmamayı, yukarıyı gözetlemeyi ve kendinden daha düşük sınıfa dahil olanları hakir görmeyi -ve daha fazlasını- öğütlerler. Nasıl olmak istiyorsan o şekilde yaşaman gerektiğini de kulağına fısıldarlar. Ancak bu şekilde o şeye, tabiri caizse ruh verebilir; soğuk, cansız şeyi varlık olarak görebilir. Bu yolda ilerlerken bizi insan yapan şefkat, merhamet, hoşgörü gibi duygularımız anlam kayması yaşarken, bizleri güçlü kılan yardım, destek, sadaka gibi erdemlerimizi de kaybediyoruz.
Alt sınıftakileri amele olarak, yanımızdakileri de kendi hevamız için kullanmaktan çekinmeyiz. Kasabalarda olsun, şehirlerde olsun; ister bir çiftçi, istersen bir işçi ya da işveren ol; hepimiz listemizi -hayalimizi- gerçekleştirmek için fırsatları kendi lehimize kullanmaktan çekinmeyiz. (Fırsat yoksa da hırsımız kadar fırsat meydana getiririz.)
Üstat, o kişiyi eleştirmekle birlikte beni, seni, bizleri eleştirdi. Yorumunda bunları yazmadı ama benim gördüğüm kendi görgüsüzlüğüm, kendi kibrim oldu. Çekinmeden, benden daha az kazananları hor görüp, onların yaşam zorluklarını unutarak kurmuş olduğum iyi bir hayat standartı için, 50 milyon dolar olmasa da ulaşabileceğim hedeflerin özündeki bencilliği tüm çıplaklığıyla ortaya döktü. Görgüsüzlüğümü ve içten içe büyüttüğüm kibri, yazmış olduğu kısacık yorumunda okudum. Sadece bizim cesaret edemediğimiz o şeyi bir çocuğun tüm heyecanıyla söyledi: Kral çıplak.
Herkesin hayalini süsleyen yaşam standartları var ve ona ulaşmak isterler. Hayaller gerçekleşince standartlar hemen yukarı doğru evrilir; kapital miktarı artar, evi, arabayı lüksüyle değiştirme planları yapar. Yeni hedefler belirlendikçe eski yol arkadaşları unutulur. Basamaklar çıktıkça başarmanın verdiği sarhoşlukla daha fazla duygusuzlaşır, acımasızlığını güzel sözlerle gizleyerek yükselmenin yollarını ararlar.
Saklamış olduğumuz görgüsüzlüğümüzü ve kibrimizi zirveye tırmandıkça aşikar etmekten çekinmeyiz. Krallığa yaklaştıkça yitik duygularımızla artan çıplaklığımızı önemsemeyiz. Biri karşımıza geçip "Bak! Kral çıplak!" dese bile gülüp geçeriz.
Yazınızdan çıkardığım sonuç "Kralcıklar çıplak" demek oldu. Başta nefsimiz olmak üzere kral kesilen ve burnundan kıl aldırmayan bir narsisizmin derinleşen esareti altındayız; lakin bu durumun çok da farkında değiliz. Bu gibi yazıların sayısı artmalı ki uyanışımız çok gecikmesin; kendimize gelelim, insaniyetimizi hatırlayalım. Teşekkürler Engin abi, uykumuzu açtığın için..
YanıtlaSiliş insanı aynı konuşmasının bir yerinde şöyle diyor; "daha düşük rakamlarla daha çok mutlu olabilmek daha büyük başarı." ve Steve Jobs'un ömrünün son zamanlarında; "... bugünkü aklım olsa çevreme daha çok önem veririm", dediğini belirtiyor. Fakat bu iş insanının "50 milyon ile 100 milyon dolarınız olsa rahat rahat yaşarsınız" ifadesi diğer iş insanlarına benzer şekilde kendine özgü norm ve kurallarla sınırlandırılmış kapalı dünyalarında, Paris halkının ekmek alamayacak kadar sefil durumda oldukları bir zamanda Marie Antoinette'in “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” cümlesini sarf etmesi örneğindeki gibi halktan uzak ortalama yaşam standardından bihaber olduğunu da gösteriyor. Öte taraftan rahat yaşama şartının milyon dolarlara endekslenmesi, ancak bir iş insanının kapitalist bakışı ve değerlendirmesiyle açıklanabilir. Tepkilerden sonra özür dileme gereği duymuş fakat özür de pek bakış açısındaki çarpıklığı örtmeye yetmemiş.
YanıtlaSil"İnsanoğlunun bir vadi dolusu altını olsa, bir vadi daha ister. Onun gözünü topraktan başka bir şey doyurmaz." Buhari.