Başarı Yalanı

Resim
Metropolis 1916-1917 / Ressam George Grosz Modern Dünyada Fırsat, Ayrıcalık ve Kimlik Şehirde yaşam kırsal kesime göre çok zor. Burada büyük bir mücadele var. Kelimenin tam anlamıyla savaş halindesin. Köylü yaşamı hafife aldığım anlamı taşımasın. Köyde bile insanlar bir kargaşa halinde. Bir şeyler yapma telaşında; fakat şehirlerde bu hareketlilik çok çok fazla. Kavga ettiklerin, yarıştığın kişiler sayıca çoklar. Üstün olmak, öndekini geçebilmek için başarılı olmak zorundasın. Şu ya da bu sebeple atik olmalı, uyanık kalmalısın. Bir tedirginlik hâli içerisindesin. Tek gözün açık uyumalı, her zaman hazır kıta beklemelisin. Köy hayatında yaşam zorsa şehirde yaşam çok daha güçtür. Elindekiyle kıt kanat geçinemezsin. Komşun senden daha iyi kazanırken bunu yapamazsın. Üstelik, rakipler sosyal medya ile o kadar çoğaldı ki hangisiyle yarışacağını şaşırıyorsun. Lüks yaşamlar seni hırslandırıyor. Başkalarının gösterişli hayatları seni imrendiriyor. Çok çalışmalı, daha fazla kazanmalı ve bazıların...

Bozuk Paralar Kadar Düşünmek






















İnsan, içindeki sessiz rüzgârların estiği yere doğru yürür; kalbinin fısıltıları ne tarafa eserse adımları da oraya düşer. Düşleriniz küçülürse, dünyanız da küçülür; çünkü insanın gerçek sınırı, hayal gücünün cesaret edebildiği kadardır.


Yazdığım deneme üzerine whatsapp üzerinden eleştiriler aldım.

Aşağıdaki yazı, benim paylaştığım örnek metin esas alınarak ChatGPT tarafından yeniden kaleme alınmıştır.

***

Aslında senin söylediklerini okuyunca şunu düşündüm: Biz aynı şeyi konuşuyoruz ama farklı yerlerinden tutuyoruz sanki. Sen hayalin tehlikeli tarafını gösteriyorsun; ben ise hayalin hiç doğmadan ölmüş hâline bakıyorum.

Koçer fıkrası çok manidar. Bir insan daha elindekini korumayı beceremezken, elbette kurduğu hayal onu bir yere götürmez. O ayrı. Ama benim derdim başka bir şeydi: Biz çoğu zaman o hayale daha başlangıç çizgisinde tahammül edemiyoruz. Hayalin kendisi değil, onun olasılığı bile rahatsız ediyor bizi. “Boş iş”, “hayal satıyor”, “gerçekçi ol” deyip daha kıpırdamadan üstünü örtüyoruz. Senin dediğin o parazit kısmına gelmesine bile fırsat vermiyoruz.

Uzakdoğu’nun “vurmayı düşünme, vur” sözünü çok severim. Ama vurmanın da bir yönü olur. O yönü belirleyen şey bazen sadece insanın zihninde beliren küçücük bir görüntüdür. Buna hayal mi dersin, vizyon mu dersin, niyet mi; adının çok önemi yok bence. Önemli olan, o görüntünün insanı hareket ettirmesi. Jobs’ın sadece önündeki 18 saati yaşaması bile aslında o derin görüntünün bir sonucuydu. Aksi hâlde 18 saatlik çaba rüzgâra savrulur giderdi.

Senin vizyon–hedef ayrımı çok yerinde. Ama ben o vizyonun da bir yerden gelmesi gerektiğini düşünüyorum. Bir insanın zihninde bir resim beliriyor; sonra o resimden bir yön doğuyor, o yön de hedefe dönüşüyor. O ilk resme ister “hayal” de, ister başka bir şey. Ama o olmadan hiçbir şey olmuyor.

İslam düşüncesinde eleştirilen hayal bambaşka: İnsanı oyalanmaya sürükleyen, kendine ait olmayan arzularla kafayı dolduran bir boşluk hâli. Benim itirazım o değil. Benim itirazım, insanın kendine çizdiği dar alanlar. “Elim bu kadar uzanıyor, o zaman hayalim de bu kadar olsun” demesi. Babamın arkadaşının bozuk paraları avuçlayıp “ben ancak bu kadar düşünebilirim” demesi… İşte mesele tam burada. Hayal parazit olduğu için değil, daha baştan sınır kabul edildiği için ölüyor.

Sen hayalin çürüyen yanına işaret ediyorsun; ben hiç yeşermemiş yanına bakıyorum. Sanırım farkımız burada. Ben hâlâ şöyle düşünüyorum:

Hayal kurmayı küçümseyen bir toplum, plan yapmayı da öğrenemez. Çünkü plan, hayalin disipline edilmiş hâli. Hayal yoksa, plan da yok. Ama bu söylediklerimin hepsini senin anlattıklarına karşı söylemiyorum. Aslında birbirini tamamlayan tarafları var. Sen işin ayağını yere bastırıyorsun; ben insanın başını göğe kaldıran kısmını önemsiyorum.

Belki de ikisi bir arada olmadıkça hiçbir şey olmuyor.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Saygı Üzerine

Başarı Yalanı

İyi İnsan da Kötü Olabilir